13 Temmuz 2014 Pazar

papatya ve uğur böceğinin hikayesi

   Bir uğurböceği kondu bir papatyanın üzerine.Uzun bir yoldan gelmişti belki de. Soluklanmak için can havliyle kendini papatyanın üzerine atmıştı. Önce üzerine konduğu bu papatyanın bu kadar güzel olduğunu daha önce fark etmediğini anladı. Uzun uzun papatyayı seyretti. Papatya ise üzerine konan uğurböceğini ilk defa görüyordu. Bu kadar güzel bir böceğin daha önce kendi misafiri olmadığını fark etti. Bakışlarını renklerinden alamıyordu. İkisi de uzun uzun birbirlerini seyrettiler sadece. Sanki bir ses çıkarsalar aralarındaki bu büyü bozulacaktı.

  Böyle başlamıştı papatya ile uğurböceğinin aşkları. Her gün uğurböceği uzun yollardan papatyasına o küçücük kanatlarını çırparak geliyor, papatya ise heyecanla yolunu gözlüyordu sevdiceğinin. 

   
Gel zaman git zaman bahar bitti, yaz bitti, kış geldi. Kar yağmaya başladı, doğayı 
beyaz bir örtü kapladı. Yine yollara düşmüştü bizim uğurböceği, yüreğinde o ilk günün heyecanıyla. Yolda rastladığı bütün ağaçlar, bütün çiçekler yapraklarını dökmüştü. Birden içinde bir korku belirdi: “Ya benim sevdiceğim beni beklemekten yorgun düşüp, kışa yenik düştüyse!” diye mırıldandı kendi kendine. Yüreğinde duyduğu korkuyla daha hızlı kanat çırpmaya başlamıştı yetişmek için sevdiceğine.

   Rüzgar çıkmış ve şiddetini artırmaya başlamıştı. Tipiden yolunu göremiyordu uğurböceği. Çok yorulmuştu, nefes almakta güçlük çekiyordu, yorgunluktan harap bitap bir haldeydi ama içinde ki biriktirdiği sevgi ona 'Biraz daha dayan, az kaldı.’ diyerek ona 
güç veriyordu. Artık kanatlarını çırpamaz hale gelmişti ve kendini yukarıdan yavaşça aşağı bıraktı. Havada bilinçsiz bir şekilde aşağı düşen uğurböceği artık kanat çırpmıyor, yüreğinde sadece sevdiceğine kavuşabilmek arzusuyla  “Hiç olmazsa son bir defa onu görebilsem.” diyerek mırıldanıyordu... 

  Papatya sabah uyandığında her tarafı beyaz bir örtünün kapladığını görmüştü. Hayatında ilk defa görüyordu bu beyaz örtüyü. Havada epey soğuktu. Beklemeye başladı sevdiceğinin uzaklardan gelişini. Birden bir rüzgar kapladı her tarafı. Tipi nedeniyle göz gözü görmez olmuştu. Papatyanın içini bir üzüntü kaplamıştı: '' Sevdiceği kanat çırpmaktan yorulup vazgeçtiyse gelmekten ya da yorgunluktan gözleri ölüme kapandıysa!'' diye. Papatyacık üzüntüden gözyaşlarına hakim olamıyordu. “Allah’ım ne olur o kapattıysa gözlerini bu dünyaya izin ver bende kapatayım, bir daha çiçek açmayayım. Hala kanat çırpıyorsa, bana gelmek için izin ver son bir daha onu görebileyim” diye dua ediyordu başını gökyüzüne çevirmiş gözlerinde yaşlar içinde. Derken gökyüzünden bir şeyin aşağı doğru düştüğünü gördü papatyacık ve gördüğünün kendi sevdiceği olduğunu fark etti. Ancak sevdiceği yere doğru hızla düşüyordu. Onu kurtarmak için bir şeyler yapmalıydı. Tüm gücünü toplayarak boynunu eğebildiği kadar eğdi ve uğurböceği, papatyacığın yapraklarının üzerine düştü. Papatyacık içinde büyük bir mutluluk hissetti. Ancak uğurböceği yorgunluktan bilinçsizce yatıyordu yapraklarının üzerinde ve çok üşümüştü. Papatyacık onu sımsıkı sararak ısıtmaya çalıştı ve kendide çok yorulmuştu. Gözlerini kapadı, derin bir uykuya daldı. Her ikisi de derin bir uykudaydılar artık...

1 yorum:

  1. Neredeyse ağlıyordum bu yaştan sonra, gözlerim yaşardı. Çok güzel yazmışsın Ayşe'ciğim.

    YanıtlaSil